HONORE DE BALZAC
Goriot baba ( le père Goriot),
Balzacın beni en çok etkilemiş romanlarından birisidir. Bu romanında
balzac, doğa ve eşyaların tasvirinde olduğu kadar insanların
karakter, amaç ve düşüncelerinin betimlenmesi ve analizinde de çok
usta ve titiz bir dehaya sahip olduğunu gösterir kanımca. Zaten
goriot baba, balzacın la comédie humaine (insanlık komedyası) adını
verdiği büyük roman serisine ait bir eserdir. adından da
anlaşılabileceği gibi, balzacın bu seriyi yaratmasındaki kendince
yüce amaç, toplumun bütün kademelerinden gelen insanların halini
gerçekçi bir şekilde anlamaya ve anlatmaya çalışmaktir. belki de bu
nedenden ötürü balzaca, romanda realizmin öncüsü sıfatı uygun
görülmüştür. insan davranışlarının temelindeki belirleyici faktörler
ve ateşleyici güdülerin ne olduğunu ve bunların nasıl
açıklanabileceğini belli ki çok merak etmiştir balzac. insanlık
komedyası serisindeki sayısız insan karakterlerinin pek çoğuna
balzacın aynı serideki diğer romanlarında da sık sık
rastlanır. Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden, kimilerine
göre roman sanatının zirvesi olan Honore de Balzac, Fransa’nın Tours
kentinde, 20 Mayıs 1799’da doğdu. Kendi kendini yetiştirerek memur
olan babası sayesinde iyi bir eğitim aldı. İki yıl hukuk okudu ve
bir avukatın yanında staja başladı. Ancak babasının bütün
ısrarlarına rağmen avukat olmayı istemiyordu Balzac. Paris’te
karşılaştığı entelektüel çevrelerin içine girmek ve yazar olmaktı
hayali. Önce bir oyun yazarak başladı edebiyata, bir yandan da
yayımcılık alanına adım attı. İkisinde de hüsrana uğradı Balzac.
Artık ticari başarısızlıkları hayatı boyunca yakasını hiç
bırakmayacaktı... Balzac, narsizme varan özgüveni ve kazanma
tutkusuyla, günde on dört saat aralıksız yazmaya başladı. Zaten
biriken borçlarını ödemesinin başka bir yolu da yoktu. Kendi adıyla
yayınladığı ilk romanı “Les Chouans”(Chouan’lar) ve yine aynı yıl
basılan “La Physiologie du marriage”(Evliliğin Fizyolojisi), ilgi
görünce, yazma tutkusu daha da arttı. Her zaman bir üyesi olmak
istediği Paris sosyetesi ile de tanışmıştı. 1829-1935 yıllarında
arasında, hem salonların değişmez bir siması oldu, hem de hiç
aksatmadan binlerce roman sayfası tamamladı. Bu arada imzası
gazetelere de yansımıştı. Ancak gazete sahipleri ve yayıncılarla
maddi nedenlerden dolayı hep gergin bir ilişkisi olmuş ve bir çok
romanında yayın dünyası patronlarını ve onların iktidarını sert bir
dille alaya almıştır. Siyaset sahnesinde kralcıların yanında
durmasına rağmen, bu çevrelerle de kötü olmuştur ilişkileri.
Romanları ve aşk hayatı parlaktı Balzac’ın. Hayatına giren üç
kadın da yüksek sınıftan zengin insanlardı ve özellikle -kendisinden
yaşça büyük- ilk sevgilisi Madame Laure de Berny’den maddi ve manevi
anlamda çok destek gördü. Onun ölümünden sonra birlikte olduğu
Markquise de Castries’le yaşadığı tatsız ayrılığın ardından,
Polonyalı bir kontesle, Mme. Hanska’yla mektuplarla başlayan
romantik aşkı ölümüne dek aralıksız sürdü. Kontesin kocasının
ölümüyle sevgililere evlilik yolu da açılmış oldu. Aslında Balzac’ın
borçlarını düşünen Mme. Hanska zorlukla yanaştı bu evliliğe ve
yalnızca iki yıl evli kaldılar. Hastalanan Balzac, 1850’de bronşit
ve kalp yetmezliğinden öldü.
“İnsanlık komedyası” bir kitap
ismi değil, Balzac’ın toplam doksan altı kitaptan oluşan
romanlarıyla anlattığı insani duruma yaptığı bir yakıştırma.
1300’lerden başlayıp 1845’e kadar gelen, ağırlıklı olarak Napolyon,
XVIII. Louis, X.Charles ve Louise Philippe dönemleri etrafında geçen
“İnsanlık Komedyası”nda, Fransız toplumundaki karakterlerin hemen
hepsi canlandırılmıştır. Krallar, imparatorlar, ruhban sınıfı,
Fransız ordusunun subay ve askerleri, aristokrat aileler, kent ve
taşra burjuvaları, köylüler, yazarlar ve yayıncılar, temizlikçi
kadınlar, fahişeler, Fransız saraylarından en yoksul mahallelere
kadar her mekanda ve onlara özgü eşyalarla birlikte eksiksiz bir
biçimde yer alırlar. Toplumun bu olağanüstü tasvirini
gerçekleştirmek için, bir romandan ötekisine geçen iki b
|